Fehmi Koru*
Yukarıdaki üç cümle, İsrail’in Gazze’de başlattığı savaşa karşı olanlar tarafından sıklıkla kullanılıyor.
Bunları duyanların yüreklerinin yağı herhalde eriyordur…
Hele bir de, önceleri her gün kahve içtiği mekana düzenlenen boykot eylemine ara sıra katılıyorsa savaş karşıtı arkadaş, görevini fazlasıyla yaptığı için kendi kendisini tebrik bile ediyordur…
Baştan itibaren ben biraz farklı düşünüyorum ve her geçen gün meydana gelen yeni gelişmeyle doğru düşündüğüme biraz daha inanıyorum.
Hamas militanlarının duvarlar ve çitlerle çevrili Gazze’den çıkıp önlerine gelen İsraillileri öldürmeleri veya rehine almaları, ister İsrail istihbarat örgütleri tarafından öngörülmüş veya isterse İsrail böyle bir eyleme habersiz yakalanmış olsun; Netanyahu’nun bu olayı kendisi ve ülkesi için bir ‘şans’ olarak değerlendirdiği kanaatindeyim.
Reklam
İsrail’in kırmızı kitabı…
Aradan geçen iki aydan fazla sürede, İsrail’in ‘kırmızı kitabı’ içerisinde yer alan, böyle bir durumda nasıl davranılması gerektiğine dair senaryo, adım adım uygulanıyor.
İsrail’in ‘kırmızı kitabı’ var mıdır, bilmiyorum; ancak bildiğim bir şey var: Uygulanan çok önceden belirlenmiş bir plan…
Vaktiyle, İsrail’in kuruluşu ve ardından patlayan ilk Arap-İsrail savaşı sırasında (1948), yeni kurulan devletin yöneticileri, savaştan zarar görmemek isteyen Filistin’de yaşayanlara, bulundukları yerleri terk ettikleri takdirde dokunulmayacağı ve savaş sonrasında evlerine dönmelerine izin verileceği vaadinde bulunmuşlardı.
Kimi Filistinli komşu ülkelere sığındı, kimi de İsrail’in ‘güvenli’ ilan ettiği Gazze’ye…
Savaş bitti, komşu ülkelere sığınanların evlerine dönmelerine izin verilmedi. Çoğu 75 yıldır Lübnan’daki ve Ürdün’deki kamplarda sığınmacı olarak ömürlerini sürdürüyor.
Bugün Gazze’de yaşayanlar da, savaş sırasında ‘güvenli’ olduğu ilan edilmiş o yere, nasıl olsa evlerine dönecekleri umuduyla sığınan, Filistinliler ile onların çocukları ve torunlarıdır.
Netanyahu şimdi Gazze’yi boşalttırmak için elinden geleni yapıyor.
İstenilen Gazze’dekilerin Sina’ya (Mısır’a) geçmeleri; Batı Şeria’daki Filistinlilerin de Ürdün’e…
Kırmızı kitapları varsa, orada “Filistin yok, Filistin Ürdün’dür” yazıyor çünkü…
Zorluyor İsrail bunu; kan dökerek…
Yakında tebessümle de aynı sonucu almaya çalışabilir. [Dünkü yazıma göz atabilirsiniz.]
Savaş ile ABD ve Avrupa ülkeleri dönüştürülüyor
Bir şeyi daha yapıyor Netanyahu: İsrail’e karşı çıkmayı ‘anti-Semitizm’ olarak zihinlere kazıyor ve devletleri, İsrail karşıtı çıkışlar ile gösterileri bu yolla yasaklamaya, karşı çıkanlar ile göstericileri işsiz, aralarındaki yabancıları da vizesiz bırakmaya zorluyor.
İnanmadınız mı?
ABD’nin en ünlü üç üniversitesinin rektörleri Kongre’de hesaba çekildiler. Harvard’ın, MİT’nin ve UPENN’in rektörleri…
Hepsi de kadın olan rektörlere, üniversitelerindeki İsrail karşıtı çıkışlara ve öğrencilerinin gösterilere katılmalarına neden engel olmadıkları sorusu yöneltildi.
Rektörlerin üçü de soru soran siyasilerin arzu ettikleri cevapları vermediler.
Ne oldu sonrasında?
Dünyaca ünlü üç üniversitenin en belli başlı gelir kaynağı bağışlar; ABD’deki İsrail yanlısı kuruluşlar, zengin iş insanı üyelerini harekete geçirdiler.
Biri -adı Ross Stevens-, “Ben UPENN’e bu yıl 100 milyon dolar bağışlayacaktım, ama…” açıklamasını yapınca, UPENN rektörü Liz Magill istifaya zorlandı.
Liz Magill dün istifasını sundu.
Sıra diğer rektörlerde…
Sadece üç üniversitenin rektörleri topun ağzında görünse de, onların başına gelenin ülkenin dört bir tarafındaki diğer eğitim kurumları üzerinde etkisi olmayacak mı?
Olacak elbette.
Ülke hak ve özgürlüklerin sonuna kadar kullanılan ABD olduğu için, gönül rahatlığıyla kanlı savaşa karşı çıkan öğretim üyeleri ve gösterilere katılan öğrenciler ne yaparlar dersiniz?
Gösterilere devam etmeye kalkanlardan yabancı öğrencilerin vizeleri iptal edilip ülkelerine gönderilirlerse şaşırmam.
Netanyahu doğduğu ve bütün gençliğini geçirdiği ABD’nin de kimyasını bu savaşla değiştiriyor.
Büyük ihtimalle ‘kırmızı kitap’ böyle bir ‘şans olay’ ile karşılaşılırsa, bundan yararlanarak, Amerika ve Avrupa ülkelerini İsrail’e benzer bir hale getirmeyi de öngörüyordur.
Amerikan üniversitelerinin başına rektörlerin, mezunların da katılımıyla ve geniş bir arama çalışmasıyla seçilerek değil de tepeden atamayla geldiğini… Öğretim üyelerinin eğilimlerinin sorgulandığı ve beğenilmeyenlerin kovulduğunu… Öğrencilerinin görüşlerini açıklamaktan, gösterilere katılmaktan korktuğunu…
Düşünebilir musunuz?
‘Kırmızı kitap’ yoksa da Netanyahu’nun gizli ajandasında bunlar var…
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.